- Bir konu hakkında ne kadar bilgi sahibi olsam da sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandığım çok olur. Özellikle o konu karşı taraf ile tartışılabilecek nitelikte bir şeyse bildiğimi asla belli etmem. Nerede konuşulacak şey siyasi konular olur, bir inanç çeşidi olur, bir terim hakkında düşünceler olur, bir film, bir kitap olur ben susarım. Karşı taraf ''şu ne demek biliyorsun değil mi?'' diye sorar ben ''hayır, hiç duymadım'' derim. İkimizin de okuduğu ya da izlediği bir film olur, bilmediğimi söylerim. Eğer biliyorsam o konu hakkında yorum yapabilmem gerekir ve karşı taraf da o konu hakkında yeterince bilgiye sahipse bir tartışma çıkar ortaya. Aslında bu çok güzel bir şeydir, yeni yeni şeyler öğrenir belki o konuda hiç dikkat etmediğin bir şeyi fark edersin. Ama ben başkalarıyla bunu yapamıyorum, diyorum ya konuşma özürlüyüm. Yok yani yıllarca üzerinde durduğum bir konu olur ama karşımda biri bana bunu sorduğunda ağzımı açıp da bir yorum yapamam. O yüzden ''bilmiyorum, anlatsana'' derim ve karşı tarafın o konuyu anlatmasını sağlarım. Çünkü defalarca söylediğim gibi en sevdiğim şey dinlemek, en zorlandığım şey konuşmaktır. Karşı taraf anlatsın dursun, hiç sıkılmadan dinlerim, anlattığı şeyleri ne kadar biliyor olsam da... İşte bu sürekli yaşadığım sorunlardan ve hiç sevmediğim özelliklerimden biridir.
- İnsanlardan bana hatıra bir şeylerin kalması beni hep mutlu etmiştir. Onları ismen hatırlamayı sevmem. Tamam, anılarınız en güzel hatıralarınız olabilir ama insanlık hali bu istemeden unutabilirsiniz. Belki ileride, çok ileride yani yaşlandığınız zamanlarda hafızanız eskisi kadar kuvvetli olmayacaktır. Belki kötü bir şey yaşayacak ve hafızanızı yitireceksiniz, bunlar olabilecek şeyler. Ben insanlarla ilgili güzel zamanlarımızı unutmamak için yazıyorum ve bu da bir çözüm yolu olabilir ama elinizde onlara ait somut bir şeyin kalması farklı bir duygudur. Bu bir küpe, bir çakmak, bir kibrit kutusu, bir kıyafet, en çok sevdiği sanatçının bir müzik CD'si ya da daha öncesinden okuduğu bir kitap olabilir. Böyle şeyleri onlardan isteyin, verirler. Yani beni bu konuda hiç kıran olmadı. Hatta ondan böyle bir eşya isteyemiyorsanız sakladığınız şey size aldığı bir çikolatanın kabı bile olabilir. Bu saydığım bütün şeylerin hepsi odamın bir köşesinde duruyor. Belki onlar sakladığımın farkında bile değildir ama saklıyorum işte ve hep saklamaya devam edeceğimden eminim, yapacak bir şey yok. Bu da bir hobi anlayışı olabilir mesela. Ama somut olarak hiçbir şey alamadığım bir insan var. Yine o özel insan işte. Evet, farkındayım her konuyu ona bağlıyorum ama hep aklımda olunca işte böyle oluyor, çaktırmayın. Neyse işte hiç gelmedi ondan küçücük bir şey almak aklıma. Belki daha uzun süre görüşebileceğimizi düşündüğüm için aceleye getirmemiş de olabilirim. Ama ondan bir şey kalmaması beni üzüyor. Umarım bir gün tekrar görüşürüz de bu sefer alabilirim.
- Kıskancım
- İnatçıyım
- 3 şeye aşığım; yemek, yemek ve yemek
- Tam bir boğa burcuyum
- Dans etmeye bayılıyorum
- Karanlığa ve kapalı alana karşı fobim var
- İstanbul en sevdiğim şehir
- Tek başıma yaptığım uzun yolculukları seviyorum. Genelde otobüsleri tercih ediyorum ki saatlerce insanları izleyebileyim.
- Yazmayı sevdiğim kadar okumayı da seviyorum ama okuduklarım genelde psikolojik oluyor, filmler de öyle...
- Her söylenen yalana inanmış gibi yapıyorum ki sanırım bu o insanı kaybetme korkusundan.
- Kolay kolay kimseye hayır diyemiyorum
- Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum ama çekinmekten nefret ediyorum.
- İçe kapanık olduğumu söyleyenler de var.
- Tamam yeter, işte ben buyum.
Ve öptüüüüm!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder